KAYAN RESİM ŞERİDİ








KİLİMLİ / ZONGULDAK MEVCUT YOL EMİRGAN RAMPASI






Klasik Gölge




....



......
Holding on to things that you never had.

30 Ekim 2014 Perşembe

b i s i k l e t l e: Çiftalan Beşlisi



b i s i k l e t l e: Çiftalan Beşlisi: Kemerburgaz üzerinden gidilen Çiftalan yıllar önce arabayla yaptığım çevre gezileri sırasında keşfettiğim ilginç bir köydür. Zamanında çevr...









fotoğraftaki tabelada DÜNYA MADEN TOPRAK DÖKÜM SAHASI YAZIYOR.










Bir garip köydür Çiftalan. Hem İstanbuldadır, hem çok uzaktadır. Eyüp kazasının Kemerburgaz nahiyesine bağlı bir köydür. Karadeniz kıyısına yakın bir tepede konumlanmış olup, kuzeyi Karadeniz, diğer yönleri ise Belgrad Ormanları ile çevrilidir. Eskilerin Çiftalanı, hayvancılık ve ormancılıkla uğraşan köylülerden oluşan bir yerdi. Değerli linyit yataklarının bulunmasından sonra köyün dört tarafı madencilerce deşildi. Her tarafa şantiyeler kuruldu, ocaklar açıldı. Yaklaşık 20 yıl madenci istilası altında kalan köy, taşkömürünün İstanbul'da yasaklanmasından sonra madenciler tarafından terkedildi. Geride kalan köy; yolları yıkılmış, kahvesi yıkılmış, okulu kapatılmış, hanelerinin birçoğu terkedilmiş, mezarlığı bile kazılmış haldeki Çiftalandır. Bir garip halde şimdi Karadeniz'e bakar koca köy ve kocamış ahalisi.
Çiftalan; kuzeyde Karadeniz, batıda Kısırkaya, güneyde Kemerburgaz ve doğuda Ağaçlı köyleriyle çevrilidir. Yaklaşık nüfusu 150 kişidir. Ormancılık, mandacılık ve devecilik köyün uğraşları arasındadır. İlkokulu varolmakla beraber eğitim vermemektedir. Öğrenciler Kemerburgaz'daki okullara devam ederler. Köyün ulaşımı sadece özel araçlarla olup, minibüs veya otobüs taşımacılığı yoktur. Öyle mahrum bir köydür bu garip Çiftalan.
Çayları yudumlarken (bir köy için 50 Krs. fazlaydı) Kısırkaya yolunun da tarifini aldık. Murat’in bisikleti kimimiz tarafından denenerek tam not aldı, Sarkis ise Firuzan’in fren kolarının açılarını düzeltti, Fahri yeni ganimetiyle oynadı ve artık yola çıkma zamanı denilip köye veda edildi (12:00). Köye varmadan gelen bir yol ayırımında sahil yazılı tabeladan saparak önce yanlışlıkla bir şantiye binasına kadar gidip sonra doğru yolu öğrenerek artık toprak, hatta yer yer kum veya taş olan yoldan ilerlemeye başladık. Bozuk olması hızımızı düşürüyordu ama çevre güzeldi. Etraf sapsarı çiçek açmış (katır tırnağımıydı acaba adı) çalılarla doluydu. Tek tük küçük sanayi binaları. Biraz sonra Sarıyer Belediyesi’nin Kısırlaştırma ve Rehabilitasyon Merkezi’ne geldik. Murat’la kısa bir ziyaret için içeriye baktık, Fahri’de bu arada irice bir taşın üzerinden geçemeyerek bisikletten düşmüş (geçmiş olsun tekrardan, şansızlık işte) ama gene de kısmetli gününde, nereye baksa birşeyler buluyordu. Bu sefer de bir şemsiye çıktı karşısına. Ve tekrar yola koyulup, geçen kamyonların tozundan kurtulmak için rüzgara göre konum alıp Kısırkaya asfaltına çıktık (13:00 / 49.km - zaten daha önce deniz ve uzakta Kısırkaya görünmüştü). 10 km yolu 1 saatte almıştık.












Hiç yorum yok: